19 Temmuz 2012 Perşembe

BUĞDAY, ARPA, HURMA VE KURU ÜZÜMÜN ZEKÂTI


1864- Buğday, arpa, hurma ve kuru üzümün zekâtı, an-cak nisap miktarına ulaştığı zaman farz olur. Onların nisabı ise, 847 kilo 207 grama eşittir.
1865- Zekâtını vermek farz olan buğday, arpa, hurma ve kuru üzümün zekâtını vermeden önce, insanın kendisi ve ailesi bunlardan biraz yer veya örneğin [sadaka olarak] fakire bir şey verirlerse, harcanan miktarın da zekâtını ödemesi gerekir.
1866- Buğday, arpa, hurma ve kuru üzümün zekâtı farz olduktan sonra zekât vermesi gereken kimse ölürse, zekât miktarı onun terekesinden alınıp ödenmelidir. Fakat mal sahibi zekât farz olmadan önce ölürse, [onun malı vârislerine geçmiş olur. Vârislerin eline geçen bu mal, aralarında bölünür ve sadece] hissesi nisap miktarına ulaşan kimsenin zekât vermesi gerekir.
1867- Şer'î hâkim tarafından zekâtları toplamakla görevlendirilen kimse, arpa ve buğdayın samandan ayrıldığı harman zamanı ve hurma ile üzümün ise kurumasından sonra ancak onların zekâtını talep edebilir. Eğer mal sahibi üzerine düşen zekâtı vermez ve o da zayi olursa, bedelini vermesi gerekir.
1868- Hurma ile üzüm ağacına veya arpa ile buğday ziraatına sahip olduktan [hemen] sonra onların zekâtı farz olursa, zekâtını ödemelidir.
1869- Buğday, arpa, hurma ve üzümün zekâtı farz olduktan sonra ziraatı veya ağaçları satan kimsenin onlardan zekât vermesi gerekir.
1870- Buğday, arpa, hurma ve üzümü satın aldıktan sonra, satıcının onların zekâtını verdiğini bilen veya zekât verip vermediğinden şüphe eden kimsenin zekât vermesi gerekmez. Fakat zekâtın verilmediğini bilirse, bakılır: Eğer şer'î hâkim zekât karşılığı olan miktarın muamelesine izin vermezse, o miktarın muamelesi batıldır ve şer'î hâkim o miktarı alıcıdan alabilir. Fakat yapılan muamelenin zekât miktarına izin verirse, muamele sahihtir; ancak alıcı o miktarın kıymetini şer'î hâkime vermelidir. Eğer alıcı o miktarın kıymetini satıcıya vermiş olursa ondan geri alabilir.
1871- Buğday, arpa, hurma ve üzümün ağırlığı yaşken nisap miktarına ulaştığı hâlde kuruduktan sonra bu miktardan az olursa, bunlardan zekât gerekmez.
1872- Buğday, arpa ve hurmayı kurumadan önce kullanacak olursa, onların kurusunun ölçüsü nisap miktarına ulaşsa bile zekâtı farz olmaz. Ama ihtiyata uyarak onların zekâtını verirse, çok iyi bir iş yapmış olur.
1873- Tazesi yenilen ve kaldığı zaman çok azalan bir hurma kuruduğunda nisap miktarı olan 847.207 kg. ağırlığına ulaşırsa, bundan zekât vermek gerekir.
1874- Zekâtlarını verdiği buğday, arpa, hurma ve üzüm, insanın yanında bir kaç yıl kalsa bile, başka zekât farz olmaz.
1875- Bir toprak, hem yağmur suları ile hem de kova ve benzeri şeylerle sulanınca, [bakılır: Eğer yağmur suyu ile sulanması az olduğundan] yağmurla değil kova ile sulandığı denilirse, bu ürünlerden yirmide bir zekât verilir. Fakat yağmur suyu ile sulandığı denilirse, onda bir zekât vermek gerekir.
1876- Buğday, arpa, hurma ve üzüm gibi zekât verilmesi gereken ürünler, hem yağmur veya ırmak suyu hem de kova ve benzeri şeylerle sulanırsa, kova ve benzeri şeylerle sulanması daha çok denilecek kadar olursa, onun zekâtı yirmide birdir. Fakat ırmak ve yağmur suyu ile daha fazla sulanmış denilecek olursa, onun zekâtı onda birdir. Hatta nehir ve yağmur suyu ile sulanması fazla olur ama böyle denilmese bile yağmur ve nehir suları ile daha fazla sulanmış olursa, ihtiyat gereği onun da zekâtı onda birdir.
1877- Zekât verilmesi gereken ürünlerin yağmur suyuyla mı, yoksa kova suyuyla mı sulandığından şüphe ederse, kendisine yirmide bir zekât gerekir.
1878- Yağmur ve ırmak suları ile sulanan ürünler, kova ve benzeri şeylerle sulanmaya ihtiyaç duyulmadığı hâlde onlarla da sulanır ve bu sulamak, ürünün artmasına yardımcı olmazsa, onun zekâtı onda birdir. Yine kova ve benzeri şeylerle sulanan bir ürün, yağmur ve ırmak suyuna ihtiyaç duyulmadığı hâlde yağmur ve ırmak suyuyla da sulanır ve bu sulamanın da mahsulün artmasına herhangi bir katkısı olmazsa, onun zekâtı yirmide birdir.
1879- Kova ve benzeri şeylerle sulanan ekinin yanında onun rutubetini emerek ayrıca sulamaya ihtiyaç duymayan başka bir ekin bulunursa, kova ve benzeri şeylerle sulanan ekinin zekâtı yirmide bir, onun yanında olup rutubetini emerek yetişen ürünün zekâtı ise onda birdir.
1880- Buğday, arpa, hurma ve üzüm için yapılan masraflar ve hatta ziraat dolayısıyla eskiyerek kıymeti azalan elbise ile araçların değerini de elde edilen mahsulden düşülebilir. Eğer bunları düşmeden önce nisaba, yani 847 kilo 207 gram miktarına ulaşmış olursa, [masrafları çıktıktan sonra nisap miktarında olmasa bile] geriye kalan kısmın zekâtını vermek gerekir.
1881- Tarlaya ekilen tohumun ekim zamanındaki fiyatı, masraflardan sayılabilir.
1882- Yer ile ziraat araçları veya bunlardan birisi insanın kendi malı olursa, onların kirasını masraftan sayamaz. Yine kendisinin veya başkasının ücretsiz olarak yaptığı işler karşılığında, mahsulden bir şey düşemez.
1883- Üzüm ve hurma ağacını satın alırsa, onların fiyatını masraftan sayamaz. Ama hurma ve üzümü toplanmadan ağaç üzerindeyken satın alırsa, ona verilen parayı masraftan hesap edebilir.
1884- Satın aldığı bir toprağa buğday veya arpa ekerse, toprağı almak için verdiği parayı masraftan sayamaz; ama ekini satın almış olursa, onu almak için verdiği parayı masraftan sayıp, mahsulden düşebilir. Fakat onlardan elde ettiği samanın kıymetini, ekini satın almak için ödediği paradan düşmesi lazımdır. Meselâ, beş yüz liraya satın aldığı ekinin samanı değer olarak yüz lira olursa, onun yalnız dört yüz lirasını masraftan sayabilir.
1885- Yer sürümünde kullanılan öküz veya ziraat için gerekli diğer araçlar olmadan ziraat yapabilecek durumda olan bir kimse, bu araçları satın alacak olursa, bunları almak için ödediği parayı masraftan sayamaz.
1886- Ziraat için gerekli öküz ve diğer malzemeleri olmadan ziraat yapamayan bir kimse, bunları alır ve ziraat nedeniyle tamamen zayi olurlarsa, bunların hepsinin fiyatını masraftan sayabilir. Eğer onların kıymetinden bir miktar azalmış olursa, sadece o miktarı masraftan sayabilir. Ama ziraattan sonra, onların kıymetinden herhangi bir şey azalmazsa, onların kıymetlerinden hiç bir şeyi masraftan sayamaz.
1887- Eğer bir tarlaya buğday veya arpa ile birlikte zekâtı farz olmayan pirinç ve fasulye gibi diğer bir şey de ekerse, her biri için yapılan masraf yalnız ona ait olur [ve onun gelirinden çıkarılır]. Ama her ikisine birlikte masraf yapmış olursa, bu masrafı ikisine taksim eder. Örneğin, her ikisine yapılan masraf eşit ölçüde ise, masrafın yarısını zekâtı farz olan üründen düşebilir.
1888- Birinci yıl için tarlayı sürmek (=nadas) gibi bir iş yaparsa, sonraki yıllar için yararlı olsa bile birinci yılın masrafından sayarak o yılın gelirinden düşmelidir. Ama bu işi bir kaç yıl için yapmış olursa, o iş için yaptığı masrafı o yıllar arasında taksim etmelidir.
1889- Eğer bir insanın, iklimleri değişik olan, ziraat ve meyveleri aynı zamanda ele geçmeyen bir kaç şehirde buğday, arpa, hurma veya üzüm gibi mahsulleri olur ve onların hepsi bir yılın mahsulü olarak nitelenir ve ilkönce yetişen mahsulün miktarı da nisaba yani 847,207 kg. ağırlığına ulaşırsa, onun zekâtını yetişir yetişmez, diğerlerininkini ise ne zaman yetişirse vermelidir. Ama elde ettiği ilk mahsulün miktarı nisaba ulaşmazsa, diğer ürünlerin de yetişmesini bekler. Yetiştikten sonra eğer hepsi birlikte nisap miktarına ulaşırsa, üzerine zekât farz olur, aksi takdirde bir şey farz olmaz.
1890- Hurma ve üzüm ağacı yılda iki defa meyve verecek olursa, bu iki ürünün üst üste nisap miktarına ulaşmasıyla farz ihtiyat gereği zekâtı verilmelidir.
1891- Kuruduğu zaman nisaba ulaşacak miktarda taze hurması ve yaş üzümü olan kimse, zekât niyetiyle bunlardan kuruduğu zaman üzerine farz olan zekât miktarına denk olacak ölçüde müstahak birisine verirse, sakıncası yoktur.
1892- Kuru hurma veya kuru üzümün zekâtını vermekle yükümlü olan bir kimse, onların zekâtını taze hurma veya taze üzümden veremez. Bunun gibi taze hurma veya taze üzümün zekâtını vermesi gereken bir kimse de zekât olarak kuru hurma veya kuru üzümden veremez. Ancak, bunlardan birini yahut başka bir şeyi zekâtın kıymeti olarak kastedip verirse, sakıncası yoktur.
1893- Borçlu olduğu hâlde, zekât ödenmesi gereken bir malı da olan kimse ölürse, önce zekâtı farz olan malın zekâtı verilmeli, daha sonra da diğer borçları ödenmelidir.
1894- Borçlu olup, buğday arpa, hurma veya üzüme sahip olan bir kimse ölünce, bakılır: Eğer bunlara zekât farz olmadan önce vârisleri onun borcunu diğer mallardan ödemiş olurlarsa, miras olarak kalan bu ürünler, vârisler arasında bölündükten sonra hangisinin hissesi nisap miktarına ulaşırsa, onun zekât vermesi gerekir. Fakat bunların zekâtı farz olmadan önce ölen kimsenin borcunu [diğer mallardan] ödemezlerse, eğer kalan bu mevcut mal ancak onun borçlarına yetecek miktarda olursa, bu mallardan zekât vermeleri farz olmaz. Ama ölen kimsenin malı borcundan fazla olursa, eğer borcun ödenmesi için zekâtı farz olan buğday, hurma ve üzümün de bir miktarını vermek gerekirse, alacaklıya verilen miktarın zekâtı yoktur; geri kalan miktar vârislerindir; hangisinin hissesi nisap miktarına ulaşırsa, zekât vermesi gerekir.
1895- Zekâtı farz olan buğday, arpa, hurma ve kuru üzümün iyi ve kötü cinsi olursa, her birinin zekâtı bizzat iyi ve kötü cinsin kendisinden verilmelidir; farz ihtiyat gereği sadece kötü olan cinsten zekât verilemez.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder