1864- Buğday, arpa, hurma ve kuru üzümün zekâtı,
an-cak nisap miktarına ulaştığı zaman farz olur. Onların nisabı ise, 847 kilo
207 grama eşittir.
1865- Zekâtını vermek farz olan buğday, arpa,
hurma ve kuru üzümün zekâtını vermeden önce, insanın kendisi ve ailesi
bunlardan biraz yer veya örneğin [sadaka olarak] fakire bir şey verirlerse,
harcanan miktarın da zekâtını ödemesi gerekir.
1866- Buğday, arpa, hurma ve kuru üzümün zekâtı
farz olduktan sonra zekât vermesi gereken kimse ölürse, zekât miktarı onun
terekesinden alınıp ödenmelidir. Fakat mal sahibi zekât farz olmadan önce ölürse,
[onun malı vârislerine geçmiş olur. Vârislerin eline geçen bu mal, aralarında
bölünür ve sadece] hissesi nisap miktarına ulaşan kimsenin zekât vermesi
gerekir.
1867- Şer'î hâkim tarafından zekâtları
toplamakla görevlendirilen kimse, arpa ve buğdayın samandan ayrıldığı harman
zamanı ve hurma ile üzümün ise kurumasından sonra ancak onların zekâtını talep
edebilir. Eğer mal sahibi üzerine düşen zekâtı vermez ve o da zayi olursa,
bedelini vermesi gerekir.
1868- Hurma ile üzüm ağacına veya arpa ile buğday
ziraatına sahip olduktan [hemen] sonra onların zekâtı farz olursa, zekâtını
ödemelidir.
1869- Buğday, arpa, hurma ve üzümün zekâtı farz
olduktan sonra ziraatı veya ağaçları satan kimsenin onlardan zekât vermesi
gerekir.
1870- Buğday, arpa, hurma ve üzümü satın
aldıktan sonra, satıcının onların zekâtını verdiğini bilen veya zekât verip
vermediğinden şüphe eden kimsenin zekât vermesi gerekmez. Fakat zekâtın
verilmediğini bilirse, bakılır: Eğer şer'î hâkim zekât karşılığı olan miktarın
muamelesine izin vermezse, o miktarın muamelesi batıldır ve şer'î hâkim o
miktarı alıcıdan alabilir. Fakat yapılan muamelenin zekât miktarına izin
verirse, muamele sahihtir; ancak alıcı o miktarın kıymetini şer'î hâkime
vermelidir. Eğer alıcı o miktarın kıymetini satıcıya vermiş olursa ondan geri
alabilir.
1871- Buğday, arpa, hurma ve üzümün ağırlığı
yaşken nisap miktarına ulaştığı hâlde kuruduktan sonra bu miktardan az olursa,
bunlardan zekât gerekmez.
1872- Buğday, arpa ve hurmayı kurumadan önce
kullanacak olursa, onların kurusunun ölçüsü nisap miktarına ulaşsa bile zekâtı
farz olmaz. Ama ihtiyata uyarak onların zekâtını verirse, çok iyi bir iş yapmış
olur.
1873- Tazesi yenilen ve kaldığı zaman çok azalan
bir hurma kuruduğunda nisap miktarı olan 847.207 kg . ağırlığına
ulaşırsa, bundan zekât vermek gerekir.
1874- Zekâtlarını verdiği buğday, arpa, hurma ve
üzüm, insanın yanında bir kaç yıl kalsa bile, başka zekât farz olmaz.
1875- Bir toprak, hem yağmur suları ile hem de
kova ve benzeri şeylerle sulanınca, [bakılır: Eğer yağmur suyu ile sulanması az
olduğundan] yağmurla değil kova ile sulandığı denilirse, bu ürünlerden yirmide
bir zekât verilir. Fakat yağmur suyu ile sulandığı denilirse, onda bir zekât
vermek gerekir.
1876- Buğday, arpa, hurma ve üzüm gibi zekât
verilmesi gereken ürünler, hem yağmur veya ırmak suyu hem de kova ve benzeri
şeylerle sulanırsa, kova ve benzeri şeylerle sulanması daha çok denilecek kadar
olursa, onun zekâtı yirmide birdir. Fakat ırmak ve yağmur suyu ile daha fazla
sulanmış denilecek olursa, onun zekâtı onda birdir. Hatta nehir ve yağmur suyu
ile sulanması fazla olur ama böyle denilmese bile yağmur ve nehir suları ile
daha fazla sulanmış olursa, ihtiyat gereği onun da zekâtı onda birdir.
1877- Zekât verilmesi gereken ürünlerin yağmur
suyuyla mı, yoksa kova suyuyla mı sulandığından şüphe ederse, kendisine yirmide
bir zekât gerekir.
1878- Yağmur ve ırmak suları ile sulanan
ürünler, kova ve benzeri şeylerle sulanmaya ihtiyaç duyulmadığı hâlde onlarla
da sulanır ve bu sulamak, ürünün artmasına yardımcı olmazsa, onun zekâtı onda
birdir. Yine kova ve benzeri şeylerle sulanan bir ürün, yağmur ve ırmak suyuna
ihtiyaç duyulmadığı hâlde yağmur ve ırmak suyuyla da sulanır ve bu sulamanın da
mahsulün artmasına herhangi bir katkısı olmazsa, onun zekâtı yirmide birdir.
1879- Kova ve benzeri şeylerle sulanan ekinin
yanında onun rutubetini emerek ayrıca sulamaya ihtiyaç duymayan başka bir ekin
bulunursa, kova ve benzeri şeylerle sulanan ekinin zekâtı yirmide bir, onun
yanında olup rutubetini emerek yetişen ürünün zekâtı ise onda birdir.
1880- Buğday, arpa, hurma ve üzüm için yapılan
masraflar ve hatta ziraat dolayısıyla eskiyerek kıymeti azalan elbise ile
araçların değerini de elde edilen mahsulden düşülebilir. Eğer bunları düşmeden
önce nisaba, yani 847 kilo 207
gram miktarına ulaşmış olursa, [masrafları çıktıktan
sonra nisap miktarında olmasa bile] geriye kalan kısmın zekâtını vermek
gerekir.
1881- Tarlaya ekilen tohumun ekim zamanındaki
fiyatı, masraflardan sayılabilir.
1882- Yer ile ziraat araçları veya bunlardan
birisi insanın kendi malı olursa, onların kirasını masraftan sayamaz. Yine
kendisinin veya başkasının ücretsiz olarak yaptığı işler karşılığında,
mahsulden bir şey düşemez.
1883- Üzüm ve hurma ağacını satın alırsa,
onların fiyatını masraftan sayamaz. Ama hurma ve üzümü toplanmadan ağaç
üzerindeyken satın alırsa, ona verilen parayı masraftan hesap edebilir.
1884- Satın aldığı bir toprağa buğday veya arpa
ekerse, toprağı almak için verdiği parayı masraftan sayamaz; ama ekini satın
almış olursa, onu almak için verdiği parayı masraftan sayıp, mahsulden
düşebilir. Fakat onlardan elde ettiği samanın kıymetini, ekini satın almak için
ödediği paradan düşmesi lazımdır. Meselâ, beş yüz liraya satın aldığı ekinin
samanı değer olarak yüz lira olursa, onun yalnız dört yüz lirasını masraftan
sayabilir.
1885- Yer sürümünde kullanılan öküz veya ziraat
için gerekli diğer araçlar olmadan ziraat yapabilecek durumda olan bir kimse,
bu araçları satın alacak olursa, bunları almak için ödediği parayı masraftan
sayamaz.
1886- Ziraat için gerekli öküz ve diğer
malzemeleri olmadan ziraat yapamayan bir kimse, bunları alır ve ziraat
nedeniyle tamamen zayi olurlarsa, bunların hepsinin fiyatını masraftan
sayabilir. Eğer onların kıymetinden bir miktar azalmış olursa, sadece o miktarı
masraftan sayabilir. Ama ziraattan sonra, onların kıymetinden herhangi bir şey
azalmazsa, onların kıymetlerinden hiç bir şeyi masraftan sayamaz.
1887- Eğer bir tarlaya buğday veya arpa ile
birlikte zekâtı farz olmayan pirinç ve fasulye gibi diğer bir şey de ekerse,
her biri için yapılan masraf yalnız ona ait olur [ve onun gelirinden
çıkarılır]. Ama her ikisine birlikte masraf yapmış olursa, bu masrafı ikisine
taksim eder. Örneğin, her ikisine yapılan masraf eşit ölçüde ise, masrafın
yarısını zekâtı farz olan üründen düşebilir.
1888- Birinci yıl için tarlayı sürmek (=nadas) gibi bir iş yaparsa, sonraki yıllar için
yararlı olsa bile birinci yılın masrafından sayarak o yılın gelirinden
düşmelidir. Ama bu işi bir kaç yıl için yapmış olursa, o iş için yaptığı
masrafı o yıllar arasında taksim etmelidir.
1889- Eğer bir insanın, iklimleri değişik olan,
ziraat ve meyveleri aynı zamanda ele geçmeyen bir kaç şehirde buğday, arpa,
hurma veya üzüm gibi mahsulleri olur ve onların hepsi bir yılın mahsulü olarak
nitelenir ve ilkönce yetişen mahsulün miktarı da nisaba yani 847,207 kg . ağırlığına
ulaşırsa, onun zekâtını yetişir yetişmez, diğerlerininkini ise ne zaman
yetişirse vermelidir. Ama elde ettiği ilk mahsulün miktarı nisaba ulaşmazsa,
diğer ürünlerin de yetişmesini bekler. Yetiştikten sonra eğer hepsi birlikte
nisap miktarına ulaşırsa, üzerine zekât farz olur, aksi takdirde bir şey farz
olmaz.
1890- Hurma ve üzüm ağacı yılda iki defa meyve
verecek olursa, bu iki ürünün üst üste nisap miktarına ulaşmasıyla farz ihtiyat
gereği zekâtı verilmelidir.
1891- Kuruduğu zaman nisaba ulaşacak miktarda
taze hurması ve yaş üzümü olan kimse, zekât niyetiyle bunlardan kuruduğu zaman
üzerine farz olan zekât miktarına denk olacak ölçüde müstahak birisine verirse,
sakıncası yoktur.
1892- Kuru hurma veya kuru üzümün zekâtını
vermekle yükümlü olan bir kimse, onların zekâtını taze hurma veya taze üzümden
veremez. Bunun gibi taze hurma veya taze üzümün zekâtını vermesi gereken bir
kimse de zekât olarak kuru hurma veya kuru üzümden veremez. Ancak, bunlardan birini
yahut başka bir şeyi zekâtın kıymeti olarak kastedip verirse, sakıncası yoktur.
1893- Borçlu olduğu hâlde, zekât ödenmesi
gereken bir malı da olan kimse ölürse, önce zekâtı farz olan malın zekâtı
verilmeli, daha sonra da diğer borçları ödenmelidir.
1894- Borçlu olup, buğday arpa, hurma veya üzüme
sahip olan bir kimse ölünce, bakılır: Eğer bunlara zekât farz olmadan önce
vârisleri onun borcunu diğer mallardan ödemiş olurlarsa, miras olarak kalan bu
ürünler, vârisler arasında bölündükten sonra hangisinin hissesi nisap miktarına
ulaşırsa, onun zekât vermesi gerekir. Fakat bunların zekâtı farz olmadan önce
ölen kimsenin borcunu [diğer mallardan] ödemezlerse, eğer kalan bu mevcut mal
ancak onun borçlarına yetecek miktarda olursa, bu mallardan zekât vermeleri
farz olmaz. Ama ölen kimsenin malı borcundan fazla olursa, eğer borcun ödenmesi
için zekâtı farz olan buğday, hurma ve üzümün de bir miktarını vermek
gerekirse, alacaklıya verilen miktarın zekâtı yoktur; geri kalan miktar
vârislerindir; hangisinin hissesi nisap miktarına ulaşırsa, zekât vermesi
gerekir.
1895- Zekâtı farz olan buğday, arpa, hurma ve
kuru üzümün iyi ve kötü cinsi olursa, her birinin zekâtı bizzat iyi ve kötü
cinsin kendisinden verilmelidir; farz ihtiyat gereği sadece kötü olan cinsten
zekât verilemez.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder